Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog
Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog- Osman ÇAKMAKÇI
İki insan arasında konuşmak mümkün müdür? Osman Çakmakçı “Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog” adlı kitabında bunun imkansız olduğundan bahsediyor. Şimdi düşünmenizi istiyorum sizce iki insanın konuşması mümkün müdür? Bu soruma şuan cevabınız “Elbette” gibi cevaplar veriyorsunuz. Bu kitabı okuduktan sonra bunun gerçekten imkansız mı olduğuna karar vereceksiniz.
Kitabın Adı: Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog
Kitabın Yazarı: Osman ÇAKMAKÇI
Yayın Yılı: 2015
Kaçıncı Baskı: 5. Baskı
Yayınevi Ve Yeri: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/İstanbul
Sayfa Sayısı: 71 sayfa
Kitabın Hitap Ettiği Kitle: Genel
Yazarın Hayatı
Osman Çakmakçı, 1965 yılında Trabzon’da doğmuştur. Babası ayakkabı tamircisi, annesi ise ev hanımıydı. Liseyi İstanbul Darüşşafaka Lisesinde parasız yatılı olarak okumuştur. Üniversitede ise önce Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünü ardından İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirmiştir. Çok sayıda dergide yazı ve şiirleri basılmış birçok gazetede kitaplarıyla görünmüştür. Şuan hala İstanbul’da yaşamını sürdürmektedir.
Yazarın diğer kitapları : Zakkum Avı, Uçuşan Ağaç, Kör Yazı, Bir Hiçlik Anatomisi, Aşağılık Sanat
Kitap, ilk olarak 1998 yılında Radikal gazetesinin pazar eki Radikal İki’ de 15 bölüm halinde yayımlanmıştır. Ardından İş Bankası yayınları tarafından ilk baskısı 2015 de, 5. ve son baskısı 2019 da basılmıştır.
Kitap iki kişi arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. Kitapta sürekli sorgulayan ve sorularını ustaca cevaplayıp aslında bize de merak ettiğimiz cevapları veren iki kişi yer alıyor. Kitapta sık sık çizimlere rastlıyoruz.
Konuşmak, göründüğü kadar kolay bir eylem midir? Yazara göre değil hatta imkansız, zor ve tehlikeli. Evet doğru duydunuz konuşmak, anlatmak istediklerini karşı tarafa tam anlamıyla aktarmak imkansızdır. Hiç şüphesiz konuşmak için dil mevcuttur ancak konuşmak anlamayı gerektirir.
Peki konuşmak nedir? Konuşmak, merkezdeki bir noktadan dışarıya aktarılan eylem değil; en az iki merkez noktanın birbirine akmasıdır. Konuşmak aslında tehlikeli bir eylemdir. Çünkü, konuşmak için egomuz da yarıklar açmamız gerekir ve bu bizi karşı tarafa korumasız bırakır. Bu demek oluyor ki, yalnızlık güvenilirdir. Oysa ne anlamı var ki, egomuz da sınırsız yarıklar açmazsak başka türlü rastlantılara nasıl kapı aralayabiliriz.
İnsan, bir başkasını anlayabilmek için önce kendisini bilmelidir. Her insanın sözcüklere yüklediği anlam ve deneyimler birbirinden farklıdır. Bu sebeple aynı sözcükleri kullansak dahi tam anlamıyla konuşmak, anlaşmak imkansızdır. Aslında konuşmak duyarlılıkla mümkündür ancak duyarlılıkta kullanmakta olduğumuz dilin sınırlarına mahkumdur. Hiç bir dil yoktur ki insan duyarlılığını tam anlamıyla hissettiği gibi karşı tarafa aktarabilsin.
“Herkes, kendine yazgılıdır; kendi bulunduğu ‘yer’ e hapistir; kendi konumunda çakılıdır. Bu ‘yazgı’ ancak ve ancak derin bir şekilde ‘sanat’ tarafından belki, yeni baştan olmasa da , bu mümkün değildir, yeni bir yatağa akabilir.” (sayfa: 39)
Duyarlılığın genişletilmesi ancak sanat ile mümkündür. Sanat, bizim kendi bulunduğumuz dünya dışında başkalarının dünyasını bize anlatarak farklı yönlerden bakmamızı sağlar. Bizi bir başkası yapar. Duyarlılığı aktarma arayışına girdiğimizde karşımıza ‘müzik’ çıkar. Evet o çılgınca dile sahip, sesleri notalarla yazılan müzik! Sanatların en yücesi müzik midir? Müzik de sesi notanın içine hapsetmekten ibaret değil midir? Öyleyse çılgınca dile sahip müziğinde sınırları vardır diyebiliriz. Aslında müzik bir nevi sesleri dondurmak, mumyalamak hatta konserve etmektir.
Peki ya ‘şiir’ ? Şiir, insana bir başkası olabilmeyi öğretir. Aslında şiirde müzikte aldanmıştır ve aldatıcıdır. Kısaca, okuduğumuz her şiir, roman; izlediğimiz her film, dizi ; dinlediğimiz her müzik bizi başkası yapar ve bize yeni kişilikler kazandırır.
Konuşmak öyle zannedildiği gibi hemen gerçekleşmiyor, çaba gerektiriyor. İnsanın konuşmak için kabuğunda yarıklar açması gerekiyor. “Konuşmak imkansızdır, bu kesin. Ama işte bunun için konuşmak gerekir.” (sayfa: 71)